komedi
Takip et: @ErkanYazargan TweetKOMEDİ “Tiyatro’ya”
Ulu Manitu veya her neyse
Hani şu ortalığı kasıp kavuran
Masalcı dedenin korkuttuğu kendisiyle
Ekmeğin, suyun, yağmurun sebebi
Kızınca vermeyen, açlıktan öldüren
Sırtında akbaba büyüten
İmanın var mı senin, iman öğütlerken
Neye inanırsın, nedir bu dalavereler!
Babil’in Kurbam Sunağı’nda fahişe
Ganj’ın kıyısında yılan, sığır
Mısır’da Güneş, Arap çöllerinde akrep
İşkenceci, zorba, entrikacı, paracı
Korkutucu, yıldırıcı, mide bulandırıcı
Gerçek tanrının yerine geçme çabaların yüzünden
Sana inananların, kandırabildiklerin
Saçma dinlerinin, adi din adamları
Senin adamların yani
Bu yüzdendir tüm dengesizlikler
Şeytan tanrının değil, insanın zıddıdır
Tanrı zıddı olmayandır
Gerçekleri görmeyip, görmezden gelenleri
Kurduğu adalet düzeniyle zaten
Elini sürmeden
Eninde sonunda cezalandırıverendir
Ceza derken
Anlaşıldık, bilindik, sanılan türden değil
Oda insanın anlaması için yine kendi dilinden
Anladığı dilden yani
Yoksa ne sana, ne ona, buna, ne de cezaya
İhtiyacı ve gereği olmayandır.
Zaten herşeyin içinde var olduğundan
Gözleri de, gördükleri de, ışığı da, zerrelerin zerrelerindedir.
Kader derken yazgı yani
Olacakları her anına kadar kaydetmesi bir yerlerde
Zaten olan varlık ve bilginin içindedir
Zaman derken, dünya yani
Semah etmesi güneşin ve kendi çevresinde
Olup bitendir. Sabah ve akşam, hafta ve ay
Gitmesi bir yerden bir yere ışığın
Kaç milyar yıl?
Hani o zerreden patlayan
Öncesi ve sonrası olmayan
Yanları, kıyıları ve devamı
Küçükten küçük derken tüm bilinen
Ortaklıklar ve enerji
Aslında ne yazıldıysa ve ne yazıldıysa, söylendiyse
Şimdiye kadar
Bundan sonra da söylenecek olanlar hatta
Hepsi, o kalemin yazdığı o defterde var
Olmalı yani öyledir, uydurmadan zaten
Bak şimdi!
Çoktan geçip giden o kadın
Yine o güzel dizide oynarken
Eksiksiz, kusursuz, tam, bozulmadan görünen
Rolünün gereği
Yazarın yazdıklarını tekrar ederken
Rol arkadaşları? Oysa şimdi yaşayan
Sonrada onlar da geçip gidecek olan
Ne tuhaf
Bende geçip gidecek olan
Kendi sözlerimi yazarken, başkalarının yazmadığı
Ve yazmalar olup biteni, içindekileri
Kendini kaybediveren zorlanmış
Fırlayıp giderken evrenden birinin bir yerlerine
Yolunu, gidişini, gelişini kaybeden
Üzerine vazife mi?
Değil
Tüketip bitirmişken zaten bitecek olanı
---------
Bavul, bavul
İçine konulan, yolculuktan önce lazım şeyler
Ütülü kıyafetler
Ufak tefek şeyler, süsler, totemler
Taştan oyma tespih taneleri
Çeşitli, rengârenk, içinde karınca olan
Fosil, yani olduğu gibi duran ama kuru, cansız
Kıymetini herkesin bilmediği
Bir de eritip hurdaya çıkartılan el işleri
Bundan yani bu tarihten
Sekiz bin altı yüz elli yıl önce
Altay’ın öbür kıyılarında
Bir nehir kıyısında kurulan, temeli taş
Üst yanı göknar gövdesiyle yapılı
Binanın odalarından birinde yaşardı, bir kız
Bundan 8.650 yıl önce
Bizim kızlarımızdan bir kız gibi
Meraklı, maharetli, üretken, sevimli, zeki
İşte o kız, ismini bilmiyoruz, önemi de yok
Yani isminin önemi yok
Kendisi çok önemli
Yapıp bıraktıklarından
Burada yine bir kişi
Kız mı, erkek mi, bilmiyoruz yine
Bu defa cinsiyetinin önemi olmayan
Dağın yamacında
Eski Ermeni Prensliklerinden kalan
Kalın, yontulmuş, düzeltilmiş, işlenmiş
Taş duvarların arasında
Şimdi toprağın altında kalmış
Dört bin beş yüz yirmi yıllık bir kolye
Hem eli değmiştir, hem yüreği
Yine renkli taşlar, karıncasız
İşte bu günün definecisi, talancısı, açgözlüsü
Bulmuştur onlardan, o parçalardan bir kaçını
Ve satmıştır kuyumcuya
Kuyumcuda eritmiştir sonsuza değin
-----------
Yılandan korkan insan kendini koruma çabasındadır
İçgüdü denilse de zaten olan
Herkesin bildiği ve yaşadığı
Aslında Darwin Dede’nin, hani o sevilmeyen
Hayatta kalma ve neslini devam ettirebilme çabasıdır.
Her kim veya ney kurmuşsa sistemi
Anlaşılabildiği kadar ucundan, kıyısından
İnkar edilemez gerçek. Gerisini boş ver.
Bize en yakın yıldız dört ışık yılındadır
Samanyolu’nun yarıçapı yirmi beş bin ışık yılı
Evren ise kırk beş milyar ışık yılı büyüklükte ve büyümekte
Cern’de on bin bilim insanı çalışır
Bildiğimiz on dört milyar yıllık bir geçmiş
Ulu Manitu veya her neysen
Zihnimde yerlice, kartal tüyü bol ve renkli
Akbaşlı Kartal, pençeleri sivri, gagası keskin
Gözleri, ya gözleri
Ançetu Mamata Hatun, Ultacunun babaannesi
Ağaçlarla kaplı, havası temiz ve serin
Dağlık ve su pınarları yamaçlarından kaynayan
Kanadı renkli, irili ufaklı kuşların olduğu
Sesleri renkleri gibi çeşitli
Mamata’nın dillerini çözdüğü ve anladığı kuşlar
Taneleri sever kuşlar, kursakları vardır
Karnındaki kıpırtı canlının annenin
Önce kuşları izledi, onlara yuva hazırladı
Yumurtadan çıkan civcivleri gördü, anladı
Türemenin bu türünü ve kendindekini
Hayret etti
Okul filan yoktu o zamanlarda
Büyükler küçüklere anlatırdı
Hikâyelerin içinde gizliydi bilgiler
O da topladı bilgilerden kendi torunlarına,
Komşu çocuklarına anlatmak için
Büyüklerimiz yine yaşarmış orada
Çalışmak, hazırlamak, yardımlaşmak varmış
Herkes kardeşmiş
Doğan yeni bebek
Ayırmadan emermiş tüm annelerin memelerini
Sonradan hatırlaması için
Yoksulluk, hastalık veya yaşlılık günlerinde annelerinin
Emdiği o memenin sahibine sahip çıkmak
Elini tutmak yokuşu çıkarken
Evine su taşımak
Hatırını sormak, dertleşmek, dinlemek
Yardım etmek yani, yalnız bırakmamak
Babalar ve dedeler yine kardeşmişler
Doğa herkesin, ambar herkesinmiş
Delinin biri bir gün hayal görüp
Kendi kendine uydurmaya başlayınca masallar
Üstün güçler ve üstün güçlerin en üstününü
Yani yağmuru yağdıran, sonra sel ve boğulma
Güneşi yeniden ve yeniden çıkaran ve yakan
Yeri sallayan ve evleri yıkan içindekilerle
Galip gelmiş sevgiye ve akla
Düşünemez olmuş insanlar, teslim olmayı seçmişler
Hatta her gelen yeni bir şeyler uydurmuş
Sonra açgözlülük baş göstermiş
“Bütün genç, güzel kızlar benim
Onları ben döllemeliyim
Tüm çocuklar, benim olmalı” diyenler
“Ambarın sahibi benim
İstediğime veririm, istemediğimi aç bırakırım
O var ya, işte O Manitu, O beni seçti.”
Sonra taht olmuş
Bu aç gözlü adam da o tahta oturmuş
Sonra kendi babalarını ve dedelerini kutsamış
Tahtın yanlarına onların heykellerini oydurmuş
Gel zaman git zaman o da ölmüş
Onun yerine oğlu oturmuş
“Hani seni emzirmiştim ben. Sütannen.”
“O da zaten benim malım
Tüm topraklar, nehirler, evler, insanlar
Benim malım.”
Sonra mızrak, kama, kalkan ve savaş
Sonra küsmüş doğa
Dallarından ağaçlarının mızrak yapılması
Taşlarının yine ağaçlarla eritilip demir
Demirden kılıç
Üzmüş doğayı
Artık acımaz olmuş acımasıza
Volkanlarını taşırmış
Yerlerini sallamış, sallamış, sallamış
Aç gözlü insanlar ve hayvanlar
Kaçmışlar oradan oraya
İçlerinden biri öncekilerden
Yazmış bütün olup biteni ve saklamış
Anlatmalarım bundandır
Oda zihnimde kaldığı kadar
14.07.2012
TOKAT