gülümsemeler
Takip et: @ErkanYazargan TweetGÜLÜMSEMELER
KEDİ “Bakışa”
Baktım elime konuşmadı ben’le
Ağaca baktım ve dala
Karanlıktı geceydi, sessizdi.
Yıldızlara baktım
İlham veren ölemeyeceğine göre!
Bir kedi geçti birden koşarak
Gece lambasının aydınlattığı sokaktan
Bir arabanın altından diğerinin altına
Bul sen de böylece
İşte hareket
Konuşan el, ağaç, yıldız
Başka bir dille
Korktum önce
Ürperdim
Gülümsüyorum şimdi
Her şeyin konuştuğunu görünce
17.11.2012
TOKAT
DEKLERASYON (SAYI 100) “Diyanet İşleri Başkanlığına”
Terör şebekesidir Diyanet İşleri Başkanlığı
Katliamlara “olur” veren fetvalarından
Onayladığından tüm zulümleri
Çaycısından kalemine, şube müdürlerinden
En baştaki sahtekârlarına kadar
Kana bulaşıktır elleri
Fesat yuvasıdır
Yurt dışında, teşkilatlarında
Emperyalizmin uç kolları, parmak uçları
Özellikle Türk Yurdunu
Araplaştırmak için Türk Kültürünü
Hilenin her türünü kullanan teşkilat
Fitne odağıdır
Dini çevirir tersine
Koyun postunu geçirir sırtına
Aslı kurttur, canavardır, vahşidir
Bağırıp duran, kin ve nefret yumağıdır.
Haram yiyip durduğundan
Haram ettiğimizden verdiklerimizi, çalınanları
Dinde din adamları sınıfı yoktur
Kim uydurduysa yalancıdır
Kurtarılmalıdır halklar bu zorbaların elinden
Bu çağda
Sonu gelmez uyduruklar, yalanlar
Düşmanlık bilime, ilerlemeye
Masallar Kurulu
Eyyamcılığın daniskası
Kurtulunmalıdır, ayrılmalıdır, kaçmalıdır hatta
Tüm çalışanları
Sokakta çöp toplama pahasına
11.12.2012
TOKAT
“BU MU DÜNYA” KİTABINDAN
YARI AYDIN “Cihangir’e”
Kızdırmamak için körleri
Tebessüm güzeldir kahkaha yerine
Göremediyse benim suçum mu?
Onca göstermeme rağmen
“Biçare safdilin itikadına dokunmadan”
Her şey bende diyen yarı aydınları
17.12.2012
TOKAT
“BU MU DÜNYA” KİTABINDAN
KALBİMİN ÜSTÜ “Gitara”
Gitara başlayalı beri
Sol yanımdaki şiir yarası hani
Oyuk, kabuk, sızıntı, acı uyarı
Sol yanında tutarsın, kucaklarsın
Sol parmakların çalışır yine klavyesinde
O yüzden midir?
Şiir yarasını iyileştirmesi
Bir de seslerin evreni
İzin vermeyen zaten üzülmeye
Cesar Dede’nin omzuna attığı çizgili kilim
Halk sazıdır gitar
Onunla evrene yollar derdini, söyleyemediklerini
Şimdiye kadar bulduğum
Üç sol parmak ve yine üç sağ parmak
Uymak zorundadır birbirine
Akordu piyano
Taş gibi alet, zırt – pırt kopmaz teli
Seveceksin aletini, öpeceksin hatta
Dan – dun vurulmaz tele
Okşar gibi gezdirmelisin parmak uçlarını
Tam kalbinin üstüne koymalısın
Tam kalbinin üstüne
19.12.2012 TOKAT
“SANATA İZİN” KİTABINDAN
İSTİYORUM “Kraliyet ailelerine”
Dalga geçmek istiyorum kraliyet aileleriyle
Oldukları günden bu güne değin
İndirmek istiyorum donlarını aşağıya
Rezil etmek, rüsva etmek
Her birinin yüzlerini tokatlamak istiyorum
Tükürülmesini istiyorum yüzlerine
Sonuna değin ömürlerinin
İzlemek istiyorum, yüzlerine tükürülürken
Bir saniyede inmemeli giyotin
Bir anda vurmamalı başlarını kılıç
Her şey birden olup bitmemeli
Sürekli yok oluşlarını görmek istiyorum
Keyfini sürmek, tadını çıkarmak
Eğlenmek istiyorum
Tüm mazlumlar adına
ŞAŞKIN “Sultan döllerine”
Türkçe bilmeyen
Sultan dölleri şimdi
Hala önlerinde eğilinen
Şaşkın.
Dedenin
Lanetlenmiş cesedi kokmuştu
Kilisenin tabutuyla gömülmüştü
Açlıktan sokağa düşmüştü
Dilenmişti
Diğer kuzenlerin
Aklını başına al! Sakın ha
Ucuz kurtuldunuz aslında
Dolaşıp durmayın bu sokakta
Beter olursunuz
Hak ettiğinizden
KARA YÜZ “Bekir’e”
Sakalına küfrettiğim yobaz
Bilmem ne bakanı Bekir
Tarikatçı madrabaz, sahtekar, utanmaz
Ehli Sünnet vel Münafikun Mezhebi
“Ne mezhebi kardeşim
İslam İslam’dır, nerden çıktı bu yollar
Ali’nin yanında hükmü olur mu kimsenin?
Utanmadan arlanmadan neler uydurmuşsunuz?”
Hocaya sormuşlar
“Ehli Sünnet Vel Cemaat nedir?”
“Dört şartı vardır” demiş hoca
Birisi:
İlk ikiyi son ikiden üstün bilmek
İkincisi:
Teravih namazını cemaatle kılmak
Üçüncüsü:
Mestin üstüne mesh yapmak”
İlk iki Bekirle Ömer, son iki Osman ve Ali
Dübaraya bak şaşkaloz
Ali’nin yanında kimin olabilir hükmü?
Hakikat gözünün önünde
İnanmazsan bak tarihe bu güne
Kendini bulursun Süfyan’ın kucağında
Vay şaşkaloz
İhtiyacı mı var İslamın senin gibi dürzüye
Eksiği mi var, sen mi tamamlayacaksın?
Kaptırırsın tabi yakayı
Feto’ya, Diyanete, Vahhabiye, NATO’ya
Ne diyelim:
“Aman bizden uzak durun da
Ne haliniz varsa görün
Hatta
Daha da beter olun.”
Taştan betondan binalar yığmayı
İçine de insanları
Yanlarına da bir minare
Bağır sabahtan geceye kadar
Hayde, hayde
Anlamadığım dilden bir şeyler
Komik kıyafetler palyaço gibi
Tuhaf bakışlar deli gibi
Ne halin varsa gör
Geçme bir daha bu sokaktan
Mevlana’nın Meclisi diye toplanıp
Onu da üstünlerin üstünü sanıp
Medet umup, divan kurup
Hoplayıp, zıplayıp, debelenip...
Çömezidir O bizim yolumuzun
Tek başına semah olur mu?
Can cana, göz göze olmayınca
Canını kuyuya atıp yine siz
Cansız bırakan Mevlanayı
Nerde Şems
Kara Yüz
GÖKTÜRK HAYVANAT BAHÇESİ “Erlere”
Seçimlerden önce kandırmadı mı bunlar milleti?
Hayvanat bahçesiyle, ikinci boğazla
Pasifik gibi Süveyş gibi
“Daha neler yapacağız, daha neler
Kaç milyon kişi daha öldüreceğiz, hele görün”
“Göktürk artık fezada
Artık hiçbir hedef hayal değil
Aptal milletim.”
Ahmet Hocanın – TÜBİTAK’tan tanıdığım
Üçüncü sınıf uydusuna sahip çıkıp
Kendisi yapmış gibi onu da
Çin’e gidince Zhaoi Amcaya
Onun da kuzeni Lie dayıya bizde selam
Kazakistan’ın sağ yanı yine Türkistan
Özerk Uygur
“İstikbal göklerdedir.”
Türkün saf iliğini emen
Sünnilik denen sülük sökülmelidir
Benden size dünyanın her yerinden
Her köyünden
Yüz yirmi bin er
TALABANİ ŞAM BABA “Bedduaya”
Talan gelir aklıma
Irak’ın Fahişesi, Kürdün Amcası
Duvar gitti gider yâd eller.
Şam gelir aklıma, Kahire
Mursi
Firavun gelir aklıma
Piramitler, Kurganlar
Katar kralı, Bahreyn Sultanı
Arabistan Padişahı
Vurdukça büyüyen tepegöz
19.12.2012
TOKAT
TARİH “Sene 2012’ye”
Sana yazıyorum
Akıllı insan homosapiens
Yani sen yerleşseydin ölürdün
Beyninin ön lobunun gelişimi evriminin son aşaması
Semah felsefesi ve zıtlıklar
Dönüp duran evren içinde – ve kendi içinde
Hareket, ilerleme, zaman
On bin yıllık, yüz bin satırlık Mahabharata Destanı,
Hopi sözlü geleneği, Maya ve Hint
Koloni bunlar yazmıştım önce bende
Hayvanların göç yollarından ilerleyerek
Yetmiş bin yıl önce işbirliği, dil ve silah
Elli bin yıl önce ulaştı insan Avustralya’ya
On beş bin yıl önce Bering
Kırk beş bin yıl önce Avrupa
Yüz elli bin yıldır Orada yaşayan
Otuz bin yıl önce yok olan neanderthaller
Doğal güce karşı dil ve örgütlenme becerisi
Yirmi yedi bin yıl önce buzul çağı
Garga Mağarasındaki el izi,
Kemikten yapılmış dikiş iğnesi aynı yıl
Dicle ve Fırat’ın oluşturduğu bereketli hilal
Yabani buğdaydan ekime geçiş – büyük devrim
Beş bin yılda yayılan çiftçilik ve yerleşim
Çin’de pirinç, Amerika’da mısır
Patlayan nüfus, gelişen yerleşim ve şehir
Dokuz bin yıl önce Çatalhöyük
Orada yaşayan sekiz insan
Badanalı duvar, ev içinde ocak ve ahır
Boynunda leopar pençesi süs diye kolye
Evin tabanına gömülen genç kadın hastalıktan
Takas, ticaret
Tüccar, zanaatkâr, din adamı
Toprak sahipleri, fakirler ve krallar
Dört bin yıl önce Çin’de iki milyon nüfus
Üç bin yedi yüz Girit
Üç bin iki yüzde Mısır’da bir çanak üzeri şiir:
“Sekiz çocuk doğurup büyüttüm
Yaşlandım artık bana bakmıyorlar
Malımı bana bakanlara bırakacağım
Diğerleri bir şey alamaz benden.”
Yani yazı, dil gibi ayrı bir mucize
Ağıl, ardaş, arık, aşlık, begüm, bengi, bulan
Çalab, çapan, daskan, dumbak
“Şu görünen dağlar Askar Dağudur
Ayağımda tılla kişen bağludur *altın zincir
Ketme yarım ketme canım bereyim
Tilimnin ucunda nevat bereyim.” * şeker
Sidarta Hotama, Bab Gaya, Konfiçyüs
İçinde cıva dolu havuzun kurbanı imparator
Ayrı dünya
Bin dokuz yüzde buldu ışımayı Max Planch
Heisenberg, Max Born, Pasquel Jordan, Radenforth
Kudüs, Kartaca, Bağdat
Dön dolaş işte Tokat
İki nehir arası yine, tarihin sonu
Kutsanmış veya kutsanmamış toprak
Âşıklar, şehitler, kurbanlar diyarı
İnanmış insanlar aydınlığa
Geldi bak
Beklenen mucize
19.12.2012
TOKAT
“KAYIP KİTAP” KİTABINDAN